Bir muhabbet: Murat Papuç & Burak Bozkurtlar
🎙️ Burak Bozkurtlar
Merhaba kıymetli SGT takipçileri,
Bugün çok özel bir söyleşiyle karşınızdayız. Dijital güvenliğin, yapay zekâ destekli yönetişim sistemlerinin ve savaşın yeni yüzü olan otonom teknolojilerin gündemimize hızla girdiği bir çağda, sadece teknoloji üretmek değil; onu anlamak, sorgulamak ve yönlendirmek de zorunlu hale geliyor.
Bu bağlamda, bugün konuğum olan değerli isim; Güvenlik, Savunma, Emniyet ve İstihbarat Yönetişimi Danışmanı Sayın Murat Papuç. Kendisinin bu alandaki yıllara dayanan deneyimi, akademik birikimi ve özellikle son dönemde revize ettiği doktora teziyle ortaya koyduğu vizyon, hepimiz için çok kıymetli.
Bugünkü sohbetimizin temelini de Murat hocamızın kaleme aldığı ve söyleşimizin sonunda sizlerle paylaşacağımız “Güvenlik Yönetişiminde Yeni Paradigmalar” başlıklı makalesi oluşturuyor. Bu yazı, yalnızca klasik güvenlik doktrinlerini değil; siber vatan, siber istihbarat, yapay zekâ destekli tehdit algısı gibi birçok kavramı yeniden düşünmemiz gerektiğini ortaya koyuyor.
Biz de bugün bu yazının ışığında;
– Otonom silahlara insan öldürme yetkisi verilmesinden,
– Kamusal algoritmaların denetimine,
– Beyaz şapkalı hacker’ların gelecekteki sorumluluğundan,
– Dijital savaş suçlarının nasıl belgelenebileceğine kadar
bir dizi kritik başlığı muhabbet havasında ele alacağız.
Hazırsanız, söyleşimiz başlıyor.
Hocam hoş geldiniz, çok teşekkür ederim davetimizi kabul ettiğiniz için…
🎙️ Murat Papuç
Çok teşekkür ederim Burak, davetin için ben de çok memnunum. Böyle bir platformda, hele ki SGT gibi “geleceği düşünenlerin” bir araya geldiği bir çatı altında bu konuları konuşmak gerçekten umut verici.
Senin de vurguladığın gibi artık güvenlik kavramı sadece fiziki tehditlerle sınırlı değil. Veriyle işlenen suçlar, algoritmayla verilen emirler, o tonom kararlarla yürütülen operasyonlar… Bunların hepsi yeni bir güvenlik mimarisinin parçaları.
Yazıda da ifade etmeye çalıştım: Biz artık sadece sınırları değil, veri akışlarını, şifreleme protokollerini ve dijital karar zincirlerini de korumak zorundayız. Ve bu yeni dönemde; asker, istihbaratçı, mühendis, hukukçu ve evet, beyaz şapkalı hacker hep birlikte düşünmek zorunda.
Bugün burada bu meselelere birlikte kafa yoracağız. Keyifli ve ufuk açıcı bir sohbet olacağına inanıyorum.
Tekrar teşekkür ederim, haydi başlayalım.
Burak:
Hocam yine “siber vatan” mesaisindeyiz. Yolda gelirken bir yerde şöyle bir cümle okudum: “Geleceğin komutanı klavyeyle emir verir.” Klavyeyi geçtik, artık algoritma veriyor. Ne düşünüyorsunuz?
Murat:
Evet Burak, klavye bile romantik kaldı diyebilirim. Şu anda savaş kararını tek satırlık bir API çağrısı verebiliyor. Bu, askeri zincirdeki “insan dokunuşunu” silip atıyor. Benim doktora tezini revize ederken takıldığım düğüm tam burasıydı: “Makinenin yasallığı var ama vicdanı yok.”
Burak:
Çok net… Biz yıllardır “insan hatasını azaltmak” diye kod yazıyoruz; şimdi hatasız öldürme makinelerinden bahsediyoruz. Algölge cinayeti diyorum ben buna—gölge derken hem şeffaf olmayan algoritmaları hem de sorumluluğun karanlıkta kaybolmasını kastediyorum.
Murat:
Güzel kavram. Şeffaflık yoksa sorumluluk yok, sorumluluk yoksa hukuk yok. İşte tam bu yüzden, beyaz şapkalı hacker camiasına düşen görev büyüyor: “Gölgelerden veri çıkarmak.” Kod orada, log orada, telemetri orada… Toplanırsa yarının mahkemesine ışık olur.
Burak:
Konuyu açmışken: SGT çatısı altında “Dijital Savaş Suçları Belgeleme Platformu” kurma fikri var. Yani bugünden, barış zamanında bile veri toplayan, imzalı, zaman damgalı, yasal geçerliliği olan bir kütük. Gerektiğinde Nürnberg’in yeni dijital versiyonuna delil sunacağız.
Murat:
Destekliyorum. Üstelik sadece siber uzmanlar değil; kripto-kanıt (hash chain), dijital forensics, açık kaynak istihbarat (OSINT) profesyonelleri… Hepsi bir ekosistem oluşturmalı. Ben tezimde *“otonom silah eylemlerinde çoklu aktör sorumluluğu”*nu yeniden modelledim. Artık sadece üretici değil, veri sağlayıcı, model eğitici, hatta API ile tetikleyen herkes zincire giriyor.
Burak:
Peki devletler buna hazır mı? Birleşmiş Milletler, Cenevre Sözleşmesi derken hâlâ “otonom silahı tanımlayamadık.” Tanım yapmadan denetim de yok.
Murat:
Denetimsizlik boşluğu, güç boşluğuna dönüşüyor. Ülkeler “rakibim yapıyor, ben nasıl geri kalırım?” refleksiyle ilerliyor. Ama unutmayalım, Roma Statüsü hâlâ orada. “Orantısız kuvvet” kavramı güncellenir, yapay zekâlı silah da savaş suçu kapsamına girer. Tarihsel örnek çok: Kimyasal, biyolojik, mayın yasakları… Hepsi “önce kullanıldı, sonra yasaklandı.”
Burak:
Biz “önce yasallaştır, sonra kullan” hattına çekmeliyiz. Türkiye için de önerim şu:
- Yapay Zekâ Etik Konseyi kurulmalı—savunma, emniyet, akademi, STK ve teknoloji şirketleri bir masada.
- Algoritmik Denetim Birimi—tüm kamu algoritmalarına “kod-vicdan testleri.”
- Otonom silah projelerinde “red team” zorunluluğu. Şifreli koda bile etik hack testi girmeli.
Murat:
Aynen. Bu üçlü yapı olursa hem milli çıkar hem evrensel hukuk dengelenir. Ayrıca beyaz şapkalı hackerlar bu yapıya “bağımsız göz” olarak entegre olmalı. Hack the code, save the people.
Burak:
Şimdi biraz provokatif sorayım: Otonom silaha “öldür” yetkisi veren komutanın dijital imzası yoksa, sorumluluk kime yazacak? API anahtarını kimin paylaştığı bile belirsiz olabilir.
Murat:
İşte tam da burada blokzincir tabanlı komut kaydı devreye girmeli. Biz askeri blokzincir projesinde “immutable command chain” önerdik: Her ateş emri SHA-256 ile mühürleniyor, zincire işleniyor, üst düzey çoklu imza gerekiyor. Sonra geri dönüp “kim talimat verdi” tartışması bitiyor.
Burak:
Ben buna “ateş emri delil havuzu” diyorum. Yarın Lahey’de savcı soracak: “Bu drone sivilleri niye hedef aldı?” Cevap “algoritma hata yaptı” olamaz. Algoritma affedilmez, insan yargılanır.
Murat:
Bu yüzden manifestoyu söyleşinin sonuna koymamız şart. “Beyaz şapkalı hackerlar, bu verileri toplayın. Savaş suçu olursa delili hazır olsun” diyeceğiz. Biraz sert ama tarih de böyle yazılıyor.
Burak:
Kesinlikle. Manifesto bölümünü alta ekleriz. Son bir iki cümle daha atalım, sonra da çağrımızı yapalım.
Murat:
Tamam. Ben şöyle bitirmek isterim:
“Silaha zekâ katmak, insana vicdan katmayı gerektirir.”
Burak:
Benden de şu:
“Barışı kodlayamazsın ama savaşı kodla durdurabilirsin.”
📢 MANİFESTO: “Al Gölgeye Işık Tut”
Bugünden ilan ediyoruz:
Otonom silahlara “öldür” yetkisi verenler, kodlayanlar, denetlemeden kullananlar; insanlığa karşı işlenecek suçların müstakbel sanıklarıdır.Çağrımızdır:
Tüm beyaz şapkalı hackerlar, siber güvenlik uzmanları, etik bilişimciler ve vicdan sahibi araştırmacılar—gelin, Dijital Savaş Suçları Belgeleme Platformunu birlikte kuralım.
• Logları saklayın.
• Algoritmaları çözümleyin.
• Kanıt zincirlerini mühürleyin.
Ki yarının mahkemeleri karanlığa değil, veriye baksın.SGT bu platformun ilk taşıdır. Sözümüz söz: Kodun da verinin de vicdanı olacak.
Burak:
Hocam, manifestomuzla beraber yayıyoruz. SGT’de bu metin “dijital Nürnberg” yolundaki ilk harç olsun.
Murat:
Haydi hayırlı olsun. Genç meslektaşlarımıza da selam: Klavyenizi sadece savunmaya değil, adalete de kodlayın!